Bu diziyi izlemeye neden başladım diye düşünüyorum ve tek bir cevaba ulaşıyorum. O da Song Kang’ı doya doya izlemek. Song Kang benim için Kore’nin en yakışıklı aktörü ve onu doya doya izlemek için diziye başlamak bana hiç de mantıksız gelmiyor 😊

Dizinin konusu da fena değil tabii. Fantastik Kore dizilerini izlemeyi sevenler şans verebilir ama dizinin konusu bu diziyi izlemek için yeterli gelmeyebilir. Bu dizinin konusu ne diye baktığınızda bir holdingin şeytani varisi Do Do-hee (Kim Yoo-jung) ile güçlerini geçici olarak kaybeden bir iblis olan Jeong Gu-won (Song Kang) arasındaki sözleşmeli evliliğin hikayesini anlattığını öğreniyorsunuz. Bu konuyu okuyunca “Hadi şunu izleyeyim.” demezsiniz. Sözleşmeli evlilik konusunu seviyorsanız bile tercih edeceğiniz dizi My Demon olmaz. Çünkü bence My Demon’ın esas konusu sözleşmeli evlilik değil. Daha çok kötülerle iyilerin savaşı temalı bir dizi olduğunu düşünüyorum. O yüzden biraz fantastik dizi seviyorsanız, aşk ve koruma odaklı bir dizi izlemek istiyorsanız, kötülerle iyilerin savaşında iyilerin kazandığına şahit olmak istiyorsanız ve tabii ki Kore’nin kader algısını seviyorsanız tercih edebileceğiniz bir dizi. Ek olarak bir de Song Kang mucizesi var. E daha ne olsun!

Detaylı Yorumum

Detaylı yorumumda spoiler olabilir. Onu baştan belirtiyor ve yorumuma başlıyorum 😊

“Korumanın ilk kuralı: Onu asla kaybetme.

İkinci kural: Ondan asla uzaklaşma.

Üçüncü kural: Ona asla âşık olma.”

Tabii önce aşkı yorumlayarak başlayalım. İkilinin uyumu aşırı iyiydi. Kimyalarına bayıldım. Özellikle tango sahnesi en sevdiğim sahnelerinden biri. Hatta direkt olarak en sevdiğim sahneleri olabilir. Önce birbirlerine ihtiyaç duyarak hareket eden çiftimizin zamanla birbirlerini sevme ve koruma evresine geçmelerini izlemeye de bayıldım. Aralarındaki ilişki birbirlerine ihtiyaç duyarak başlıyor ama bu sevgisine, aşkına ihtiyaç duymak gibi bir şey değil tabii. İkisi de hayatta kalmak için birbirine ihtiyaç duyuyor. Konumuz ilk aşamada kesinlikle aşk değil. Fakat zamanla birbirlerine öyle güzel bir şekilde çekiliyorlar ki hissettikleri duygudan dolayı birbirlerini korumak için her şeyi yapıyorlar. Bunu izlemek de çok zevkli. Özellikle sözde şeytanın âşık olma serüvenini izlemek çok daha zevkli. Sözde şeytan diyorum çünkü dizi içerisinde şeytan diye tanıttıkları karakterden çok daha şeytan karakterler var. Jeong Gu Won’un neresi şeytan? O bir melek adeta. Tabii melek falan değil ama şeytan demek de biraz fazla sanki… Sanırım benim durumumu en iyi açıklayan replik şu.

“Şeytan beni ayartmak için rüyalarımın erkeği olarak karşımda belirdi.”

Song Kang da tam rüyaların erkeği profilinde olduğu için insan şeytan diyemiyor tabii…

Do Do Hee’ye gelecek olursak çok zor bir hayatı olmuş bence. Şeytanlarla şeytan olmadan baş etmek kolay değil. E tabii oyunu kurallarına göre oynuyorsunuz ama tam anlamıyla kötüleşmeden onlara cevap vermenin yolunu bulmak kolay değil. Do Do Hee, etrafındaki kötülerle savaşan ve bunu yaparken de iyi kalmak için çabalayan biri. Böyle biri olduğu için de hayat ona yardımcı olsun diye bir melek gönderiyor. (Evet, Jeong Gu Won’u yine melek yaptım…) Jeong Gu Won hayatına girmeseydi Do Do Hee çoktan hayatını kaybetmişti… Ama neyse ki bir melek onun hayatını kurtarırken aşkı da bulmasını sağladı.

Do Do Hee’nin karakterine dönecek olursam hep kendi ayaklarının üstünde durmuş.

Kimseye ihtiyacı olmamış. Aslında bence kimseye ihtiyacı olmasına izin vermemiş. Herkese bir sınır koymuş. Tek başına yettiğini önce kendine sonra da herkese ispatlamış bence. Ama aşk çok farklı bir konu işte. Ayrıca hayatını birinin senin için kolaylaştırması neden kötü olsun ki? Eğer o kolaylık daha sonra giderse kötü olabilir tabii. Orası da çok enteresan geliyor bana. Mesela her şey Jeong Gu Won ile beraberken çok güzel. Evet, doğru. Ama sen onsuz bir ömür geçirdin. O hayatında yokken de gayet üstesinden geliyordun. O geldikten sonra hayatını kolaylaştırmış olsa bile (tabii zorlaştırdığı zamanlar da olmadı değil) o gittikten sonra ondan önceki hayatına geri dönmek niye kolay değil? Bence çok enteresan bir olay. Do Do Hee’nin bir sahnedeki repliği bu konu üzerinde düşünmeme sebep oldu. Hemen bırakıyorum o repliği buraya.

“Sorun değil. Başından beri yalnızdım. Sonunda her şey eski haline döndü.”

Peki gerçekten sorun değil mi? İşte o olay pek öyle işlemiyor gibi… Bu da bana çok garip geliyor. Onsuz uzun bir zaman geçirdin ama onunla tanıştıktan sonra onsuz olmakla onu tanımadan onsuz olmak aynı olmuyor demek ki. Her ne kadar tek başına ayakta durmaya alışkın olsan da bazı şeyler bir kere değişince temelli değişiyor belki de ve sen eski sen olamıyorsun… E bir de Song Kang’sız bir ömür geçirme fikri hiç hoş değil tabii 😊

Aynı olay Jeong Gu Won için de geçerli. Sözde şeytan olan karakterimiz şeytan olduğunu unuttu, âşık oldu ve öyle ki kendini yok etmeyi onsuzluğa tercih etti. K-drama aşkları gerçekten de bir başka oluyor arkadaşlar…

“Beni korkutan, senin bu dünyadan kaybolman. Beni en çok korkutan şey, sensiz bir dünya.”

Çok güzel bir aşk izlettiler bence. Klasik geçmiş yaşam sahnelerimiz de vardı tabii ve ben o sahneleri atladım. Klasik Kore kader algısı diyor ve geçiyorum. Ne yapalım? Geçmiş yaşam fikrine bayılıyorlar. Onları da öyle kabullendim…

Aşk Dışındaki Yorumum

Aşk dışındaki yorumuma geçecek olursam kötülerle iyilerin savaşı vardı diyebilirim. Ve en sonunda iyiler kazandı. Bazı sahneler beni çok üzdü bu arada. Doğduğunuz aile ne kadar önemli dedirten sahneler vardı ve o sahneler üzdü beni. Tabii iyi bir aileniz olsa da kötülüğü tercih edebilirsiniz. Bazen kötü bir ailenin olmasının ceremesini çekebilirsiniz. Ve tabii bazen de kötü bir aileye rağmen iyiliği tercih edebilir, önünüze bakabilirsiniz. Üçüncüyü yapmak gerekse de ikincisi de şaşırtıcı değil ve üzücü. Ben de bu dizide o duruma üzüldüm maalesef. Aile, gerçekten bu hayattaki en büyük şanslardan biri.

İyilerle kötülerin savaşında iyiler kazanıyor sonuç olarak. Bu kısmı fazla uzatmayacağım. Çok da umurumda değil zaten. Diziyi Song Kang ve aşk için izlediğimi inkar edecek değilim…

Aynı zamanda yan karakterler de fena değildi. Aşk üçgeni de kıvamındaydı. İkinci erkekten şüphelendiğim zamanlar da oldu -ki bunun için kendisinden özür diliyorum… Ve ikinci erkekle Jeong Gu Won arasındaki iletişimi de çok sevdim. Bazı sahneleri beni çok güldürdü. Onlar da ayrı güzeldi.

İkinci kadın hakkında ne düşüneceğimi bilmiyorum. Sinir oldum desem sinir olmadım. Sevdim desem sevmiş de sayılmam. Ama son bölümdeki birkaç sahnesi duygulandırdı beni. Nötrüm kendisine karşı. İdare eder bir karakterdi diyebilirim.

Ve şimdi gelelim eleştiri kısmına…

Eleştirilerim

Goblin’deki sahnenin birebir aynısını yapmaları beni rahatsız etti. Böyle sahnelerde ister istemez orijinaliyle kıyaslıyorsunuz. O yüzden bu topa hiç girmemiş olmalarını isterdim. Gerek yoktu bence. İlk eleştirim bu. Oyunculuklar ile ilgili hiçbir sıkıntım yok ama gerek yoktu. Sahneyi izlerken Goblin’i düşünmekten sahnedeki duyguya odaklanamadım. Hani çağrıştıran bir sahne olsa neyse de direkt kopya bir sahne olmuş. O yüzden kesinlikle bu kısmı eleştiriyorum. Keşke daha farklı bir sahne çekmiş olsalardı…

Yorumlarımı düzenli okuyan biriyseniz geçmiş yaşam sahnelerini eleştirdiğimi zaten bilirsiniz. Geçmiş yaşam algısı bana uymasa da onu izlemekle ilgili bir sıkıntım yok ama o sahneleri uzun uzadıya göstermeleri yoruyor beni. Arkadaşım ben günümüz aşkını izlemek istiyorum. Tamam, geçmişi de öyle üstünkörü anlat ama upuzun sahnelerle geçmişe odaklanıp beni günümüzden uzaklaştırma lütfen ya… Bu sahneleri sevenler çok tabii, onlara asla lafım yok. Ama benim hoşuma gitmiyor. O yüzden eleştirilerimden biri de bu. Bu sahneleri bu kadar uzatmaya gerek yok bence.

Üçüncü olarak son bölümler pek sarmadı beni aslında. 16 bölümlük bir dizi değil gibi geliyor bana. 12 bölümde de toparlardı bence ama Song Kang’ı 4 bölüm daha izlediğim için memnunum ve bu konuyu çok eleştirmeyeceğim o yüzden 😊

Bir de bence Tanrı kısmı da olmamıştı. Bazı replikler çok saçmaydı. Ama seçimlerimizin geleceğimizi şekillendirdiği vurgusunu yapmaları da iyiydi. Kore, inanç sistemini diziye yansıtma konusunda da pek başarılı değil bence. O yüzden o konuda da net eleştirilerimin olacağı bir dizi My Demon.

Yani şöyle söyleyeyim, eğer söz konusu Song Kang olmasaydı yarıda bırakabileceğim bir diziydi. Kült bir dizi olacağını sanmıyorum. Amacım kıyaslamak değil ama bir Goblin asla değil. Ya da çok daha iyi fantastik diziler izledim ve My Demon onların yanından geçemez. (Biraz da gerçekler…) Biraz popüler kültür ürünü gibi geliyor bana. İzlenmeye izlenir ama abartmadan sakin sakin izlenir…

Son Söz

Sözün özü, kadınlar olarak gözümüz gönlümüz açılsın diyorsanız net izleyin. Fantastik açıdan doyurucu değil bence ama fena da değil. Aşk açısından doyurucu bir dizi olduğunu düşünüyorum ama. Song Kang aşırı seyir zevki veren biri ve aşırı yakışıklı. (Sürekli Song Kang övüyorum, kendimi durduramıyorum…) Dolayısıyla Song Kang için ve aşk için izlenir. En azından ben onun için izledim. Ama onun dışında aman aman bir dizi değil, onu da söyleyeyim.

6/10 verirdim ama 7/10 veriyorum o da bilin bakalım kim için?

Bu arada Kim Yoo Jung da çok güzel bir kadın. Enerjisine de bayıldım. Oyunculuğunu da çok sevdim. Erkekler de onun için izleyebilir bence 😊

Evet, My Demon fena bir dizi değil. İzlense de olur izlenmese de olur. Ama Song Kang’ı izlemeden geçen bir ömür, ömür değildir diyor ve susuyorum. Saygılar, sevgiler…

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Travesti Eskort ,Pasif Travesti,istanbul Travesti, Beşiktaş Travesti, silivri Travesti, Halkali Travesti, Tuzla Travesti, Halkali Travesti, istanbul Travesti, istanbul Escort, Beylikdüzü Escort, Avcılar Escort, Gebze Escort, Üniversiteli Escort,balıketli Escort,zenci Escort,dominant Escort,Rus Escort,Rus Escortistanbul Escort, Beylikdüzü Escort, Avcılar Escort, Gebze Escort, Üniversiteli Escort,balıketli Escort,zenci Escort,dominant Escort,Rus Escort,Rus Escortankara eskort,ankara escort