Bu konuyla ilgili daha önce bir yazı yazmış mıydım, hatırlamıyorum. Yazmadığımı düşünerek gerçek sabır hakkında yazmak istiyorum. Gerçi belki başka konu hakkında yazarken biraz da olsa söz etmişimdir. Ya da hiç bahsetmemişimdir. Şu an tam olarak bir fikrim yok ama sabretmekle ilgili bir başlık atıp yazı yazmadığıma eminim. O yüzden hadi bugün sabır hakkında konuşalım 😊
Sabretmek nedir, diye sorsam cevabınız ne olur? Zorluklara karşı dayanmak mı dersiniz mesela? Tam olarak ne dersiniz? Başımıza üzücü bir şey geldiğinde o üzücü şeyin geçmesini beklemek midir? Bu mudur sabır? Hiçbir şey yapmadan öylece oturup beklemek midir? Bence bazılarınız aynı zamanda o üzücü şeyin geçmesi için çaba göstermemiz gerektiğini de söylüyordur. Doğru da söylüyordur. Peki bu yeterli midir? Sabrın kilit noktası nedir diye sorsam cevabınız ne olur?
Gerçek sabır; derdini kimseye anlatmadan, yalnızca ALLAH’a anlatarak çaba göstermektir.
Gerçek sabrın kilit noktası; derdini sadece ALLAH’ anlatmaktır. Başka kimseye değil, sadece ALLAH’a. O zaman “ALLAH, sabredenlerle beraberdir.” ayetinin mucizesi yaşanır. Yoksa yaşadıklarını herkese şikâyet ederek o derdin geçmesini beklemek sabır değildir. Şikâyet etme enerjisi çok yanlış bir enerji zaten ama bir de bu durumda şöyle bir soru çıkıyor ortaya.
Kimi kime şikâyet ediyorsunuz?
“Ben sadece dertleşmek istiyorum, amacım şikâyet etmek değil.” diyorsanız, ALLAH ile dertleşin diyorum ben de. Sizi sizden iyi tanıyan bir Yaratıcı’nız varken başkalarıyla dertleşmek niye?
ALLAH’ı dost edindiğinizde hayatınız öyle çok güzelleşiyor ki… İnançlı olduğunu söyleyen birçok insan görürsünüz ama davranışlarıyla gerçekten inançlı gibi davranıyor mu o insanlar? ALLAH’ın adını dilinden düşürmeyen insanlar, yalanı da dilinden düşürmüyor mesela. E nerede inanç? Namaz, oruç, kitap diyenlerin bir sürü günah işlediğini tv programlarında, gazetelerde, sosyal medyada sık sık görüyoruz zaten. E sen inanıyordun hani? Bu günahlar ne o zaman?
Ben inandım demekle inanılmaz. Düşünsenize biri size inandığını söylüyor ama davranışlarıyla tam tersini gösteriyor. Mesela birine “Şuraya basarsan kayarsın, dikkatli ol.” dediniz. O da “Tamam, sana inanıyorum.” dedi. Ve gitti, sanki sizi hiç duymamış gibi oraya bastı, ayağı da kaydı… Ayağı kaydı detayını yazmasam olmazdı, çünkü uyarmıştık 😊
E sen hani bana inanmıştın?
SEVEN, SEVDİĞİNİ BELLİ ETSİN
Biri sizi sevdiğini söylediğinde de aynısı geçerli. Sizi seven, sevdiğini belli eder, değil mi? Öyle olması gerekir. (Aksine inanıyorsanız hemen düşünce kalıplarınızı değiştiriyorsunuz. Hemen hemen hemen!!!)
En azından sizi seven sizinle konuşmayı da sever. Sizinle sohbet etmeyi de sever. Namaz özünde duadır. Salat diye geçer zaten -ki bu da dua anlamına gelir. Namaz içerisinde de sonrasında da sürekli dua ederiz. Bu da ALLAH ile konuşmaktır. Namazı kılmamak, O’ndan uzak olmak demek değil midir? O’nunla sohbetten kaçıyoruz sanki… Aynı şekilde duaları gelişigüzel yapmak da öyle. İnsan sevdiğiyle sohbet ederken kelimelerini özenle seçer. Ben sevdiğim hiçbir insan ile “Ne demek istediğimi nasıl olsa anlar.” deyip özensizce konuşmam. Evet, beni seven ve tanıyan insan benim ne demek istediğimi anlar ama ben konuşurken kelimelerimi özenle seçmiyorsam karşımdaki kişiyi sevdiğimi iddia edebilir miyim?
Burada da olay bizim sevgimiz.
Biz nasıl seviyoruz? Sevmesini biliyor muyuz?
SABRA DÖNELİM
Sabra dönecek olursam derdimi en sevdiğime, en yakınıma, beni benden iyi tanıyana anlatmak varken neden başkalarına anlatayım ki? Beni benden iyi tanıyan bana yol gösterir zaten. Tabii ki insanları da aracı eder bunun için. Ama bunu O yapar. Ben kula minnet eylemem, O’ndan isterim ve O da bana çıkış yolu gösterir. Bu anlayışta olmak gerekiyor.
Eğer bu dediğim anlayışta olursanız, derdinizi ALLAH’tan başkasına anlatmaz, şikâyet enerjisinde olmaz, dostunuzu ALLAH bilirseniz o zaman mucizeleri ardı ardına yaşarsınız. Ama sürekli birilerine bir şeyleri şikâyet ederseniz, nazar boncuğundan medet umarsanız (bunun hakkında da yazayım bir gün), kapı kapı hoca(!) gezerseniz (umarım böyle şeyler hiç yapmıyorsunuzdur…) üzgünüm, dertlerinize deva bulamayacaksınız. Bu kadar net konuşuyorum çünkü bu sistemin nasıl işlediğini biliyorum. Teoride değil, pratikte biliyorum. Deneyimlerimden hareketle yazıyorum. O yüzden lütfen başkalarından medet umma enerjisinden sıyrılın.
ALLAH size çok büyük bir güç vermiş: DUA.
Eğer duanız kabul olmuyorsa dua etmesini bilmediğiniz içindir. Gidin kendinizi sorgulayın, neden benim duam kabul olmuyor diye… Ama siz Yaratıcı’yı sorguluyorsunuz. Bu nasıl bir hadsizlik, farkında mısınız? (Sorgulamayanlar üzerine alınmasın)
“Her şeyi doğru yapıyorum.” deyip dert yanan insanlara o kadar çok denk geldim ki… Yapmıyorsun kardeşim, her şeyi doğru yapmıyorsun. Her şeyi doğru yapsaydın bu halde olmazdın.
Kendini sorgulamayan insanlara o kadar sinir oluyorum ki. Hep ondan bu tepkim.
Neyse daha fazla uzatmayayım…
Şu dediğimi herhangi bir konu için deneyin demek istiyorum.
Bir derdinizi kimseye anlatmayın. Çözüm aramayın demiyorum, aman yanlış anlaşılmasın. Yapmanız gereken her şeyi yapın. O sorunun çözümü için gitmeniz gereken birileri varsa gidin, konuşun. Ama bu zaten dert yanmak olmuyor, çözüm için çaba göstermek oluyor. Ama onun dışında kimseye dert yanmayın. Açın ellerinizi, ALLAH ile konuşun sadece. Sonra bakın bakalım neler oluyor?
ALLAH’ın sistemi değişmez. Nasıl yarattıysa öyle işler. Bizim yapmamız gereken o sistemi öğrenip ona uymak.
Sisteme uyun ve kazanın diyor, cümlelerimi sonlandırıyorum.
Başka yazılarda görüşmek üzere! <3
