When The Phone Rings, kâğıt üstünde evli olan bir çiftin kaçırılma olayıyla değişen hikayesini anlatıyor. Telefon çaldığında, sadece kağıt üstünde evli olan bir çiftin hayatı beklenmedik bir şekilde kökten değişiyor.
Baştan söyleyeyim, öyle aman aman bir dizi değil ve izlemezseniz hiçbir şey kaybetmezsiniz. Ben bunu dizinin başından beri söylüyorum. “Diziye güzel diyemem ama anlam veremediğim bir şekilde sarıyor.” deyip duruyorum, çünkü öyle 🙂
Bazı diziler vardır; o dizilerin ilk bölümüne bayılırsınız ve diğer bölümlerine de bayılacağınızı bilirsiniz. Mesela Reply 1988. Benim için yeri ayrıdır zaten. İlk bölümünde çok kaliteli ve güzel bir dizi olduğunu belli etmişti. Ya da Perfect Marriage Revenge. O diziye âşık oldum, biliyorsunuz. Go Back Couple var mesela… O dizi zaten benim evladım. O kadar çok seviyorum ki…
Flower of Evil, Mouse, Goblin… Ve daha sayabileceğim bir sürü dizi ilk bölümüyle güzel olduğunu kanıtlar zaten. Ama bu dizi öyle değil. Bu dizi daha çok gizem unsuruyla ön plana çıkıyor ve merak ettiğiniz için kendinizi izlerken buluyorsunuz. En azından bana öyle oldu. Sırf merakımdan izlemeye devam ettim ve sonra bir baktım ki bağımlısı olmuşum. Hayranı olduğumdan değil, “Ne olacak?” merakımdan izledim ve bu da bir başarı kesinlikle.
Fakat abartıldığı gibi bir dizi değil, tekrarlıyorum. 2024’ün en iyi dizisi diyen görmüştüm. Hayır, değil. Hele son bölümdeki İsrail desteğiyle rezil bir dizi olarak da yorumlanabilir. Keşke ilk bölümlerde o desteklerini gösterselerdi de insanlar izlemeyi baştan bıraksaydı… Ama tabii son bölümün son sahnesine koymuşlar ki insanların diziyi bırakmaya vakti olmasın. Çok zekice değil, çok ahlaksızca bir yaklaşım. Gerçekten inanılmaz.
Tepki vermek istiyorsanız IMDB’den düşük puan verebilirsiniz.
Ben dizi yorumuma devam ediyorum.
BU ÇİFTİN 3 SENEDİR EVLİ OLMASI ŞAKA MI

3 senedir evli olan ama doğru düzgün iletişim kurmayan bir çift var dizide. Bu iletişimsizliğin sebebi kızın engeli değil, adamın engeli. Adam kızla yaklaşmamak için sağlam engeller koymuş önlerine. Hiçbir mantıklı izahı da yok. Yani aslında şöyle bir izahı var. Esas erkeğimiz “Bir gün gidecek ve beni terk edecek. Ona alışmak istemiyorum.” diye düşünüyor. Bu durumu bu şekilde açıklıyor.
Bana çok saçma geliyor. Ona iyi davranırsan belki de gitmeyecek çünkü? Ona duygularını belli edersen o da seni sevecek belki? Baştan kaybetmeyi kabullenmek neden?
O kısım gerçekten çok saçma. Hani biraz kıza iyi davransa ve kız ona yüz vermese anlarım. Ama daha evliliğin başından kıza “Sen ablanın yerine geçtin. Sen hesapta yoktun. Ben aslında seninle evlenmek istemedim.” şeklinde saçma sapan açıklamalar yapıyor. E evlenmeseydin kardeşim o zaman?
3 sene arkadaşlar… Boru değil bu, ÜÇ SENE!
3 sene bunlar sadece aynı evi paylaşmış. Doğru düzgün iletişim bile kurmamışlar ve dediğim gibi bu durumun kızla alakası yok. Tamamen adamın saçma sapan tribinden kaynaklanıyor.
Adam son bölümde bunu bir replikle açıklıyor zaten.
“O zamanlar senin evde olmandan memnun olduğumu söylesem ne olurdu? Seninle evlendiğime sevindiğimi, senin yüzünden gözüme uyku girmediğini söylesem… Ömrümü nefrete ve intikam almaya değil de birlikte mutlu olmaya ve seni sevmeye adasaydım ne olurdu? Şimdi öyle yapmamamın cezasını çekiyorum.”
Bu repliği dinlediğimiz sahnede farklı bir olasılığı da izliyoruz aslında ve bunu sevdim. Hayatımızın kesinleştirdiğimiz olasılıklar olduğunu hep söylerim zaten ve daha farklı şekilde davranıp, daha farklı seçimler yaptığımızda farklı bir olasılığı gerçek kıldığımızı da eklerim. Bu dizi son bölümlerde bunu güzel bir şekilde gösterdi. Farklı olasılıkların farklı seçimlerle mümkün olduğunu gösterdikleri sahne güzeldi.
Ama yine de 3 seneyi bomboş geçirdikleri de bir gerçek ve anlamsız buluyorum.
ÇİFTİN HİKAYESİNE GENEL BAKIŞ
Çiftin hikayesi kızımızın kaçırılmasıyla değişiyor dediğim gibi.
Kızımız kaçırılıyor. Kızımız kaçırılınca dengeler değişiyor. Hem kızımız için hem de adam için dengeler değişiyor. Adam, kendisini arayan kişinin blöf yaptığını düşündüğü için “Ceset yoksa beni arama.” diyor. Ama kız tabii ki bunu bu şekilde düşünmüyor. “Tamam sevmiyorsun anladık da ölmek üzereyim. Nasıl böyle bir şey söylersin?” diye düşünüyor. Hatta daha fazlasını da düşünmüş olacak ki intikam almaya ve adamdan boşanmaya karar veriyor. İşte bu kararını uygulamaya çalışırken adamı gizli numaradan arıyor ve oyun başlıyor.
Aradığı telefonda ses değiştirici olduğu için adamın kızımızdan şüphelenmesi mümkün değil. Kaldı ki adam kızın sesini bilmiyor zaten. Kız engelli gibi davranarak asla konuşmuyor. Annesiyle öyle bir anlaşma yapmışlar. O kısım da saçma da neyse onun hakkında yazamayacağım şimdi…
Yani adam kızın sesini bilmediği için kızdan şüphelenme ihtimali söz konusu bile değil. Zaten kızın böyle bir şey yapma ihtimali de saçma. Kız mülayim, sessiz sakin bir tip gibi görünüyor. Kimse şüphelenmez ondan.
Neyse işte o süreçte bir sürü şey oluyor. Başrol çiftimiz bu sebeple yakınlaşıyor, gerçekler ortaya çıkıyor, birbirlerini çocukluktan beri sevdikleri anlaşılıyor falan da filan.
Duygusal sahneleri var. Ama beni en etkileyen sahne çiftin sahneleri değildi. Adamın en güvendiği çalışanı tüm bu kaçırılma olaylarının mimarıymış. Bu olayların beyni oymuş ve esas erkeğimiz bunu öğrendiğinde yıkılıyor. Açıkçası ben de yıkılıyorum…
Sana Güvenmiştim
Bir sahnede, esas erkeğimizi arkasından vuran çalışanımız “Benden hiç mi şüphelenmediniz?” diye soruyor. “Bence size şüphelenmenize sebep olacak bir sürü malzeme vermiştim…”
Haklı. Ben de nasıl şüphelenmediğimi sorgulayıp durdum. Ama öyle bir güzelliği ve enerjisi vardı ki nasıl şüphelenebilirdik? Yine olsa yine şüphelenmem. Senden şüphelenmeyeceğim çocuk!!!
Neyse esas erkeğimiz bu soru üzerine ne diyor biliyor musunuz?
“Sana güvenmiştim.” diyor. “Kolay kolay kimseye güvenmem ama sana güvenmiştim…”
Gel de ağlama şimdi… Ben bu kısımda çok ağladım maalesef.
Ama onun dışında esas çiftimiz aşırı etkilemedi beni. Dediğim gibi 3 sene boyunca birbirlerine adım atmayıp 3 sene sonra bir olayla birbirlerine yakınlaşmaları mantıklı gelmiyor bana. O kaçırılma olayı olmasaydı, o telefon çalmasaydı ne olacaktı? Yine aynı şekilde yaşamaya devam edeceklerdi. Bu durumda gerçek bir aşktan söz edemeyiz. Adımlarınız koşullara göre değişiyorsa sahip olduğunuz duyguyu sorgulamanız gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla kaçırılma olayından sonra güzel sahneler izletmiş olsalar dahi izlettikleri şeye gerçek aşk gözüyle bakamıyorum.
HADİ BİRAZ DA İKİNCİ ÇİFTİMİZİ KONUŞALIM

İkinci çiftimizi daha detaylı bir şekilde göstermelerini isterdim açıkçası. İlişki gelişimlerini görmek senaryoyu daha güzel kılabilirdi. Esas çiftten daha sağlam bir hikâyeye sahip olduklarını düşünüyorum. Birbirlerini tanıyarak birbirlerine çekildiler ve bunu gördüğümüz kadarıyla izlemesi de keyifliydi. Ama gördüğümüzden daha fazlası olsaydı daha keyifli olurdu tabii.
Ayrıca Jang Gyu Ri o kadar güzel ve tatlı bir kadın ki… Onu izlemeye bayıldım. Onun olduğu sahnelerde yumuş yumuş oldum hep. Bayılıyorum böyle soft enerjisi olan kadınları izlemeye. IU da böyle benim için. İzlerken bir dinginlik alıp götürüyor sizi. Tamamen enerjisel bir durum ve böyle dingin enerjiye sahip kadınları izlemek bana gerçekten aşırı zevk veriyor. Jang Gyu Ri seni çok sevdim!
GELELİM FİNALE
Uzun uzun yazmama gerek olmayan bir dizi When The Phone Rings. Bu sadece İsrail desteğiyle alakalı değil ama. Dediğim gibi aşk kısmında da saçmalıklar var bence. Hatta final bölümünde “Biz ne izliyoruz şu an?” dedirtti. Birden savaşın ortasında olmalar, kızın gün batımını izlemeye gideceğim diye tutturması, adamın ne hikmetse kızı eliyle koymuş gibi bulması, kavuşmaları vs. o kadar saçmaydı ki. Bazı sahneleri hangi kafayla yazıyorlar acaba? Kore kendine gel ve şu cringe dizilere iyi dizi gözüyle bakma sakın! Ve K-drama sevenler siz de kabul edin lütfen, bu dizi güzel falan değildi. Sadece bağımlılık etkisi söz konusuydu. Bir çeşit bağımlılık yaratıyordu, inkâr etmiyorum ama güzel olduğundan değil, merak ettirdiğinden gerçekleşiyordu bu.
Oyunculuklar iyi miydi? İyiydi. Esas erkeğin esas kızımız kaybolduktan sonra yaptığı bir açıklama var. Kızımızın kendisinin eşi olduğunu açıklıyor falan. Bakın orası çok duygusaldı, o kısımda etkilendim. Bir de kızımız uçurumdan düştükten sonra esas erkeğimizin onu bulduğu sahne var. O sahne de güzeldi.
Esas kızımızın üvey kız kardeşiyle olan iletişimini de çok sevdim. Üvey ablası onu gerçekten seviyordu bence ve bu da beni çok duygulandırdı. Onların sahnelerini izlemekten keyif aldım.
Ama onun dışında sevdiğim bir şey bulamıyorum. Farkındaysanız karakterlerin isimlerini bile yazmadım. Esas erkek-esas kız deyip duruyorum. İsimlerini yazacak kadar değer verdiğim bir dizi değil çünkü.
Finale dönecek olursak, saçmaydı bence. Dizi genel olarak saçmaydı aslında. 6/10 veriyorum. İzlemeseniz de olur. Bir şey kaybetmezsiniz. İzleseniz de “Neden izlediniz?” demem ama. Öyle garip bir dizi 🙂
Okuduğunuz için teşekkürler, diğer dizi yorumlarında görüşmek üzere! ❤