Reenkarnasyon odaklı, Shin Hye Sun’un her zamanki gibi döktürdüğü çok tatlı bir diziydi See You In My 19th Life. Tatlı bir dizi diyorum ama cinayetli, ölmeli, yeniden doğmalı bir dizi kulağa çok da tatlı gelmiyor olabilir tabii. Sürükleyici, merak uyandırıcı bir dizi olarak da yorumlanabilir -ki öyleydi de ama çok da tatlıydı, ne yapabilirim… Shin Hye Sun zaten başlı başına hem tatlı hem yetenekli hem de çok güzel bir kadın. Onu izlediğim bir diziden şu ana kadar pişman olmadım, olacağımı da sanmıyorum. Kendisinin Kore’nin en iyi aktrisi olduğunu düşünüyorum. Hatta izlediğim tüm oyuncular arasında (sadece Kore için söylemiyorum) en başarılı oyuncular arasında ilk beşte benim için. Aşırı hayranım kendisine. Öyle böyle değil.

Diziye dönecek olursak dizimiz devamlı olarak yeniden doğan kızımızın hikayesini anlatıyor. Bu kızımız tüm geçmiş yaşamlarını hatırlıyor. Laneti gibi bir şey ama bu lanete kendisinin sebep olduğunu öğreniyoruz. En azından kimsenin başına durup dururken bir şey gelmediğinin mesajını veriyorlar. Neden ‘en azından’ diyorum? Çünkü reenkarnasyon düşüncesini çok saçma buluyorum. Ama bunu işlerken lanetinizin sebebi sizsiniz mesajını verince en azından bunu güzel aktardılar diyorum. Bu düşüncem sadece bu diziyle alakalı değil. Kore reenkarnasyona öyle çok inanıyor ki bu yüzden de “Belki sonraki hayatımda mutlu olurum.” düşüncesiyle intihar eden insanlar oluyor. Bari intihar ettiğinizde lanetleniyor ve yeniden doğamıyorsunuz inancı falan yayılsa. Çünkü bu intihar mevzusu beni gerçekten çok üzüyor. Evet, yine konudan saptım şu an…

Senaryo Yorumu

Kızımız kendi kararıyla kendini lanetliyor kısmından devam ediyorum. Bu lanet öyle böyle bir lanet değil. 18 yaşamı var ve 18 yaşamının hepsi zihninde. E ben kimim sorusunu sormaz mı insan? Her seferinde başka birisin. Bambaşka deneyimlerin var. Normal şartlarda bunun sonu akıl hastanesine çıkar. Ama neyse ki dizimizde öyle olmuyor. Bunun sonunda yolumuz aşka çıkıyor. Yuppi!!!

Başrol erkeğimiz (Seo Ha) başrol kızımızın (Ji Eum) ölümünden kendini sorumlu tutuyor. Yaşamı bir şekilde kendine zehir ediyor aslında. Zaten ailevi problemleri de var. Tutunacak bir dalı olduğunu söylemek de pek mümkün değil maalesef. O yüzden mutsuz bir hayat yaşıyor. Neyse ki Ji Eum imdadına yetişiyor. Kolay olmuyor ama önce kendini Seo Ha’ya alıştırıyor, kendini sevdiriyor (aksi mümkün değil zaten), onu korumaya çalışıyor ve zamanı geldiğinde kim olduğunu ona söylüyor. Bu hikâyenin gelişimi de tam yerinde muhteşem bir şekilde oluyor. Fakat beni aşkıyla olan hikâye gelişiminden çok kardeşiyle olan hikâye gelişimi etkiledi. Kardeşine kim olduğunu söylediği sahne çok daha etkileyiciydi benim için. Sonrası birtakım gizemler, aşk meşk, dostluk ve geçmiş yaşam çözümlemesi falan… Fakat bence Cho Won ve Do Yoon aşkı çok daha iyiydi. Onlar benim için daha ilgi çekiciydi.

Onun dışında oyunculuklar gayet iyiydi. Shin Hye Sun başka bir dünya zaten. Shin Hye Sun’un dışındaki oyunculukları da sevdim. Final içime sinmedi ama Korelilerin içime sinen çok az finali var zaten. Korelilerin finali final gibi olmuyor. Belki de bir son olduğuna inanmadıklarındandır. Hikayemizi size göstermeye son veriyoruz ama siz izlemeseniz de hikayemiz devam ediyor düşüncesini benimsemişlerdir belki de… Ama yine de içe sinen bir final olsaydı daha iyi olabilirdi. Yine de kötü değildi. Gayet güzel, izlenebilecek ve izlerken Shin Hye Sun oyunculuğuna hayran olunabilecek bir diziydi!

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Travesti Eskort ,Pasif Travesti,istanbul Travesti, Beşiktaş Travesti, silivri Travesti, Halkali Travesti, Tuzla Travesti, Halkali Travesti, istanbul Travesti, istanbul Escort, Beylikdüzü Escort, Avcılar Escort, Gebze Escort, Üniversiteli Escort,balıketli Escort,zenci Escort,dominant Escort,Rus Escort,Rus Escortistanbul Escort, Beylikdüzü Escort, Avcılar Escort, Gebze Escort, Üniversiteli Escort,balıketli Escort,zenci Escort,dominant Escort,Rus Escort,Rus Escortankara eskort,ankara escort