Bu yazımda başlığımın tam karşılığını (cevabını) verebilecek miyim emin değilim aslında ama deneyeceğim.
Namaz hepimizin bildiği gibi özü dua olan bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de salat olarak geçer -ki bu da dua anlamına gelir. Namazdaki her bir anımız, her bir hareketimiz de Ruh’umuzla bir olmak, özel bir frekansa uyumlanabilmek içindir.
ALLAH namazı neden emretmiştir? Biz mutlu olalım diye emretmiştir. Biz mutlu bir şekilde yaşayalım diye emretmiştir. Dua edin, karşılık vereyim ayetini yaşayalım diye emretmiştir. Bu da ancak O’nunla bir olarak mümkündür. Namaz da O’nunla bir olmanın yoludur. O’nunla bir olmak, Yaratıcı ile bir olmak muhteşem bir şey değil mi zaten? Namaz alışkanlığı edinmek için bu sebep bile yeterli değil mi?
Aslında yeterli.
Çok sevdiğimiz bir arkadaşımız ya da çok sevdiğimiz ama ulaşmayı imkânsız olarak gördüğümüz, hayran olduğumuz bir ünlü bizi bir yere çağırsa, sohbet edelim dese gitmez miyiz? Yaratıcı günün 5 vakti bizi çağırıyor. Gel, diyor. Seni dinleyeceğim, sana istediklerimi vereceğim. (Burada hiç “Bana istediklerimi vermiyor.” gibi bir muhabbete girmeyin. Yaptığınız bir sürü hata vardır muhakkak. Kendinize dönün ve nerede hata yaptığınızı bulun.) E neden gitmeyelim ki? Neden O’nunla konuşmayalım? Neden O’ndan istemeyelim? Frekansımızı en yüksek seviyede tutmamız için emrettiği bir ibadeti neden yerine getirmeyelim?
Hemen sebebini söyleyeyim.
Çünkü çoğu aile bu şekilde anlatmıyor namazı. Ve maalesef bilinçaltında çok yanlış kodlamalar oluyor. Bu kodları silmek de pek kolay olmuyor.
“Namaz kılmazsan cehenneme gidersin.” temasıyla ikna etmeye çalışıyor aileler mesela. Onların da bir suçu yok. Onlar da bilmiyor çünkü. Onlar da o şekilde ikna edilmiş çünkü. Ama kaç insan gözünden yaş akarak kılıyor bu namazı? Gerçekten aşkla, yapılması gereken bir eylem olarak değil de yapmayı istediğiniz bir eylem olarak gerçekleştiriyorsunuz bu ibadeti?
Mesela o ibadeti bir anne olarak sen öyle bir kılarsın ki öyle bir mutlu olursun ki senin çocuğun da “Annem ne yapıyor da bu kadar mutlu oluyor?” diye özenir, seninle kılar namazı. Ya da namaz seni olumlu yönde öyle bir değiştirir ki (hakiki namaz değiştirir) çocuğun annemi/babamı olumlu yönde değiştiren bu namaz bana nasıl gelir acaba diye düşünüp namaz kılmaya çalışır mesela. Bu süreçte çocukları suçlamak kolay. Peki sen tam anlamıyla örnek olabiliyor musun, ona da bakmak lazım.
Dediğim gibi aileleri suçlamıyorum. Ya da belki de suçluyorum, bilmiyorum… Evet, onların doğrusu bu ama doğru bu değil. Hakikat bu değil. Bir şeyin sizin doğrunuz olması onun gerçekten doğru olduğunu göstermez. Ve siz hakikati/gerçek doğruyu bulup öğrenmek ve çocuğunuza da öğretmek zorundasınız. Tamam, kabul, suçluyormuşum 🙂
Ben bir keresinde çocuğuna “Neden namaz kılmıyorsun biliyor musun? Çünkü ALLAH seni huzuruna kabul etmedi.” diyen gördüm. Bir çocuğu bu şekilde namaza yaklaştıracağınızı mı düşünüyorsunuz cidden? İslamiyet’i anlamamanız bir yana en azından biraz psikoloji falan okuyun.
“Ben dedim, işe yaradı.”
Hayır, yaramadı. İşe yarar gibi göründü. Bir süre sonra -özellikle senin etkin hayatında azalmaya başlayınca- o çocuk yine namaz kaçıracak ve “ALLAH beni sevmiyor, huzuruna kabul etmiyor.” diye düşünüp sevgisizlik hissini çoğaltacak gönlünde. Cidden buna sebep olmak hoşunuza mı gidiyor? Bu bir başarı mı sizin için? ALLAH bu şekilde namaz kıldırdığınız çocuğunuz için sizi tebrik edecek falan mı sanıyorsunuz? “Sana hediye ettiğim çocuğa BENİ nasıl yanlış anlatırsın? Benim yerime nasıl konuşur, onu huzuruma kabul etmediğimi nasıl söylersin?” demeyecek mi ALLAH size? Aslında ALLAH tüm bunları bu dünya hayatında size söylüyor da ah bir de anlasanız… Yaşamınızdaki zorlukların sebebini sorgularken bir de kendinizi sorgulasanız mesela, ne güzel olur.
Çocuk böyle eğitilmez. Çocuk böyle namaza yaklaştırılmaz. Namazı kaçırdığında Yaratıcı’nın onu istemediğini düşündürerek sevdiremezsiniz namazı. ALLAH her vakit çağırıyor. Gitmeyen sizsiniz. Bu kadar basit. Zaten eğer huzuruna kabul etmediyse üzerinizdeki sorumluluk da ortadan kalkar. ‘ALLAH istememiş beni, yoksa ben namaz kılardım’a kadar gider bu iş. E o zaman cennet / cehennemin de bir anlamı olmaz. Kimin cennete/cehenneme gideceği de belli, hiç çabalamayın. Olabilir mi böyle bir şey? Olamaz. Tabii ki de olamaz.
“ALLAH seni çağırdı, sen gitmedin.”
Bunun başka bir açıklaması yok.
Nefes aldığın her an da ALLAH’ın sizden ümit kesmediğinin kanıtıdır.
Korku yayarak ALLAH’a yakınlaştırmaya çalışıyorlar (bu nasıl olacaksa artık) ama ALLAH’a ancak aşkla, sevgiyle hakiki bir şekilde yaklaşabilirsiniz. Asıl korku da sevdiğiniz birini incitmenin korkusuna benzer. Çok sevdiğiniz birini incitmekten korkarsınız ya, o misal. Yobazların anlattığı ALLAH ile Kur’an-ı Kerim’in anlattığı ALLAH aynı ALLAH değil. Tüm perdeler kalkınca her şey anlaşılacak ama o zaman da iş işten geçmiş olacak işte.
Namaz Alışkanlığı Nasıl Kazanırsınız?
Kılmazsam cehenneme giderim düşüncelerinden sıyrılacaksınız öncelikle. Kılarsam cennete giderim düşüncesinden de sıyrılacaksınız. Beklentiniz bir ödül beklentisi olmayacak. Sadece ALLAH ile aradaki perdeleri kaldıracağınız, O’nunla sohbet edeceğiniz bir ibadet olduğunu düşüneceksiniz. O’nunla buluşacağım, O’nunla konuşacağım şimdi. Evet, O benim şah damarımdan yakın ama şah damarımdan yakın olanın frekansımda olabilmem için O’nunla konuşmam, aradaki perdeyi kaldırmam lazım. Hemen O’nunla buluşmaya gidiyorum. Hemen namaz kılacağım, diyeceksiniz. Bence bunun başka bir yöntemi yok. Namaz kılmanın yolu namaz kılmayı istemekten geçiyor. Namaz kılmayı istemenin yolu da namazı bilmekten geçiyor. Namazın gerçekten ne olduğunu bilmeden namazı hakkıyla kılamazsınız, mümkün değil.
“E TAMAM BİLİYORUM AMA YİNE DE KILAMIYORUM.”
Bu kısım artık alışkanlık edinme kısmı. Bir şeyi yaptıkça yapasınız gelir. Yapmayı bırakırsanız da yapmazsınız. “Aa gerçekten mi?” dediğinizi duyar gibiyim. Hani “Sanki bilmiyorduk…” der gibi… Ama biliyorsanız uygulayacaksınız.
Bir alışkanlık edinmek için onu en az 40 gün uygulamanız gerekiyor. Bıraktığınızda tekrar 40 gün yapmak üzere yeniden başlayacaksınız. Regl olduğunuzda da aynısı geçerli. O zaman namaz kılmazsınız ama seher vaktinde kalkar, abdestinizi alır, duanızı edersiniz. Diğer vakitler de aynı şekilde duanızı edersiniz. O dönemde namaz kılınmamasının özel bir sırrı vardır. Kadın o dönem çok özel bir frekansa uyumlanır, o yüzden o dönem namaz kılamazsınız, sahip olduğunuz o frekansla dua edersiniz sadece. Ama dediğim gibi namaz vakitlerinde abdestinizi alıp dua edin ki alışkanlığınızı devam ettirin.
Bir alışkanlık elde etmek için onu sürekli yapmalısınız.
Ama insan sürekli aynı şeyi yapmaktan sıkılır. İnsanın doğası böyle. O yüzden ettiğiniz duaları güncellemenizi öneriyorum. Bir dua defteriniz olsun mesela. O dua defterine aklınıza gelen duaları yazın.
Mesela;
“Bismillahirrahmanirrahim;
Ya Fettah;
Bana bu dünyada ve ahirette
mutlu olmamı sağlayacak en güzel kapıları aç.
Maddi manevi zenginlik kapılarını
sonuna kadar aç bana
ve
o kapılardan geçerek sonsuz mutluluğa,
saadete,
maddi manevi zenginliğe
ulaşmamı nasip eyle.
Amin.”
Güzel bir duadır. Ama bu dua benim yazdığım bir dua olduğu için sizin için aynı etkiyi göstermeyebilir. Siz de kendi cümlelerinizle yeni dualar hazırlayın ve deyin ki “Bu namazımda bu duamı edeceğim.” Bu şekilde namaz için heyecanlanın. Çünkü siz yeni şeyler isteyeceksiniz ve ALLAH size o istediğiniz yeni şeyleri verecek.
Ayrıca…
Aynı şekilde namaz içerisinde ettiğiniz dualara da eklemeler yapın. Kur’an-ı Kerim’de namazda okumanız üzere yeni dualar keşfedebilirsiniz. Sadece namaz sureleri okumak zorunda değilsiniz -ki onları okurken de anlamını bilerek okumanız şart. Felak-Nas okurken anlamını bilmeden okuyorsanız hiçbir anlamı yok. Anlamını bilerek okumak zorundasınız. Arapça okuyacaksınız ama Türkçe anlamını bilerek okuyacaksınız. O duaların özel bir frekansı vardır çünkü. Özellikle Nas Suresi’nde ‘s’ sesi çok önemlidir, onu vurgulayarak okumanızı, bunu yaparken de anlamınızı düşünmenizi öneriyorum.
Sürekli güncelleme yapmalısınız. Diğer türlü ettiğiniz duadan, yaptığınız ibadetten zevk alamazsınız ama almanız gerekiyor. Namaz, eğer ondan zevk alıyorsanız namazdır çünkü. Diğer türlü o ibadetin kalp titreten ferahlığına ulaşamazsınız ve maalesef yat-kalk dışında bir şey yapmış olmazsınız. Üzgünüm gerçek bu. Hakiki namaz kılanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. Namazı o özel frekansa ulaşmadan kılanlar da sessiz de olsa eleştireceklerdir beni 😊 O yüzden umarım kalbi temiz her insan hakiki namaz kılmanın tadına ulaşır da ne demek istediğimi anlar.
ALLAH sizi seviyor, ALLAH sizi çağırıyor. Çağrıya cevap vermeyen, çağrısına icabet etmeyen sizsiniz. Ama buna rağmen çağırmaya devam ediyor ve son nefesinize kadar da çağırmaya devam edecek. Mevlana’nın da dediği gibi “Gel. Ne olursan ol yine gel.” Siz hele bir gidin, hele bir içinize dönmek için adım atın; sonrası çorap söküğü gibi gelecektir zaten. Ama tabii ki “Hayırlısını ver.” vs. şeklinde dua etmeyin. Sonra zorluklar gelir ve sizin yine namazdan uzaklaşma olasılığınız artar. O yüzden hayırlısını istemekten uzaklaşın. Mutlu olmayı isteyin her duanızda.
Ve cümlelerimi bana bu dini doğru anlatan, beni doğru yönlendiren her güzel yüreğe teşekkür ederek sonlandırmak istiyorum. Başta ailem tabii. İyi ki varlar. Ben bir dini, bir ibadeti zorlayarak sevdiremeyeceğinize inananlardanım. Yaptırabilirsiniz ama sevdiremezsiniz ve o kişinin mutsuz olmasına sebep olursunuz. O yüzden İslamiyet’e âşık olmamı sağlayan herkese teşekkürü borç bilirim. İslamiyet’e âşık olduğumuz, âşık olmaya devam ettiğimiz anlar diliyorum hepimize.
Musmutlu bir ömrümüz olsun!
