Destined With You, yüzlerce yıllık bir lanetin esiri olan bir avukat (Rowoon) ile onun özgürlüğünün anahtarını elinde tutan bir devlet memurunun (Jo Bo Ah) yolları kesişince yaşananları konu alıyor. Dizinin konusunu araştırınca ilk karşınıza çıkan tanım bu oluyor. Bu tanım diziyi izleme hevesi kazandırır mı, emin değilim. Mesela ben büyünün etkisinde kalmış Shin Yu’ya dair bir kesit görünce diziye başlamak istedim. Rowoon o kadar tatlı görünüyordu ki… Rowoon’un tatlılığını izlemek için diziye başladım. Bence gayet geçerli bir sebep 😊
O yüzden diziyi izlemediyseniz ve dizinin konusu ilginizi çekmediyse bile diziye mutlaka bir şans verin diyorum. Hem izletilen aşk çok güzel bir aşk hem de Rowoon aşırı tatlı!

Detaylı Yorumum
Detaylı yorumuma geçecek olursam, dizi yanlışlıkla yapılan büyüden sonra açılıyor bence. O kısma kadar da karakterleri tanıma açısından gayet güzel bir dizi izliyoruz. Hem karakterleri tanıyor hem de olaylar hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Ama dizinin esas güzelliği kesinlikle büyü yapıldıktan sonra ortaya çıkıyor.
Büyülenen Shin Yu’yu izlemek o kadar zevkli ki… Büyü etkisinde kaldığını düşündüğü için her hissettiğini cesurca söylüyor. Çünkü sonuçta büyü etkisinde, o hisler gerçek hisleri değil… Ya da gerçekten değil mi?

Diziyi izlerken ister istemez şunu düşündüm. Birine büyü etkisinde kaldığımız için âşık olduğumuzu düşünsek ve her hissettiğimizi hiç düşünmeden söylesek nasıl olurdu? Bence hiç güzel olmazdı. Fakat biri büyü etkisinde kaldığı için bize âşık olsaydı ve her hissettiğini bize açıkça söyleseydi nasıl olurdu? Eğer bu kişi ideal K-drama erkeğiyse çok eğlenceli olurdu bence. Dolayısıyla dizide de o sahneleri izlerken çok eğlendim. Tabii bir süre sonra “E yeter ama.” diyebilirdik. Karşı taraf hoşlanılası biri olsa da olmasa da bir süre sonra rahatsız edici olurdu. Karşı taraf hoşlanılası biri değilse zaten rahatsız edici olurdu. Ama hoşlanılası biriyse de rahatsız edici olurdu. Sonuçta o hislerin gerçek olmadığını bilirdiniz ve bu sizi üzerdi. O kişinin size gerçekten âşık olmasını isterdiniz. Of! Çok zor bir şey! Neyse ki böyle dertlerimiz yok…
Şaka bir yana böyle bir durumda büyüyü bozmak için elinizden geleni yapardınız. Büyüyle âşık olacağına gerçekten âşık olsun ya da hiç olmasın demez miydiniz? Ben derdim. Hong Jo da öyle diyor. Yani tam olarak öyle demese de bir süre sonra bu düşünce de aklının ucundan geçmiştir bence ve evet, sonuç olarak Hong Jo büyüyü bozmak için elinden geleni yapıyor. Ama nafile tabii. Belki de o büyüyü bozmaması gerekiyordur, belki de büyü olsa da olmasa da ikisinin beraber olması gerekiyordur. Belki de bu K-drama kaderidir…
K-Drama Kaderi

Evet, Kore dizileri izledikçe lügatıma yeni bir sözcük öbeği eklendi. O da K-drama Kaderi.
Ne yaparsanız yapın kaçamayacağınız bir kişi olduğuna dair olan inanca K-drama Kaderi diyorum. İzlemesi çok hoş. K-drama kaderini izlemekten asla şikayetçi değilim. Sadece bunun gerçek olduğunu düşünmenin sıkıntılı bir durum olduğuna inanıyorum. Bence de herkes için özel bir kişi var, onu asla inkâr etmiyorum. O kişi sizin için doğru kişi, buna katılıyorum. Ama siz hiçbir şey yapmasanız da yanlış seçimler yapsanız da yanlış yola sapsanız da o kişi mutlaka karşınıza çıkacak inancını yanlış buluyorum. Çünkü kader öyle bir şey değil. Ama K-drama kaderi öyle bir şey, evet…
Dizi Yorumumuza Devam Edelim
Dolayısıyla K-drama kaderini göz önünde bulundurduğumuzda Hong Jo ile Shin Yu zaten bir şekilde beraber olacaklarmış. Hong Jo’nun yanlışlıkla yaptığı büyü işleri hızlandırmış sadece. Yoksa eninde sonunda Shin Yu, Hong Jo’ya âşık olacakmış. Çünkü başka çaresi yokmuş. Çünkü onlar birbirini bulmak ve birbirlerine yeniden âşık olmak zorundaymış. Evet, yeniden.
Yine reenkarnasyon ve yine Kore.
Eğer benden diziyle ilgili bir eleştiri istenseydi kesinlikle reenkarnasyon sahnelerinden bahsederdim. Hatta şimdi de öyle yapacağım. Reenkarnasyon inancını eleştirmeyeceğim. Reenkarnasyona inanmasam da reenkarnasyon inançlarını izlemek hoşuma gidiyor. Fakat Destined With You’da reenkarnasyon sahnelerini gereğinden fazla buldum. Geçmiş yaşamı daha kısa sahnelerle de bize sunabilirlerdi diye düşünüyorum. O yüzden geçmiş yaşamı izlerken sıkılmadım dersem yalan olur. Geçmiş yaşam sahnelerini atlaya atlaya izledim ama günümüz sahnelerini de bayıla bayıla izledim. Günümüzün aşkını izlemesi çok ama çok zevkliydi.

Kaderin Önündeki Engeller
Kaderinizdeki kişiyle beraber olmak istersiniz de önünüze engel çıkmaz mı hiç? Yani normal şartlarda çıkmaz umarım tabii. Ama Kore dizilerinde çıkar. Destined With You’da da önümüze engeller çıkıyor. Manyak bir katilimiz var. Bayağı manyak hem de. Onunla uğraşmak sinir bozucu olabiliyor. Ama bu sinir bozuculuk Shin Yu’nun korumacı tavrını görünce yok oluyor. Shin Yu’nun her halini izlemeye bayılmış olabilir miyim? Evet, olabilirim bence. Mesela Shin Yu’nun kıskanç hallerini izlerken de çok eğlendim. Aşk üçgeni tam kıvamındaydı. Shin Yu’nun kıskançlıkları da gayet makul düzeydeydi ve çok tatlıydı.
İkinci erkeğimiz de (Jae Kyung) gayet düzgün biriydi ama ilk bölümlerde Hong Jo’dan hoşlanmasına rağmen hoşlanmıyormuş gibi yapması onun hatası oldu. K-drama kaderi kavramını bir kenara bırakırsak Jae Kyung ilk bölümlerde o şekilde davranmasaydı kesinlikle bir şansı olabilirdi. Zaten şans ondan yanaydı. Ama işte seçimlerimiz geleceğimizi şekillendiriyor. O da ilk seçiminden pişman oldu ama son pişmanlık neye yarar tabii…

Ve bir de ikinci kadın mevzusu var. O kadar sinir bozucu bir kadın karakterdi ki… Gözlerimi devire devire izledim. Saf kötü karakterlerden biriydi. Hani bazı karakterlerin kötülüğünün altındaki sebebi görürsünüz ya, bunda asla sebep falan göremiyordunuz. Dümdüz kötüydü işte. Ama onu da dozunda verdiler. Bu hikâyede kötülere de ihtiyaç vardı ve kötülükleri de tam dozunda seyrettiğimizi düşünüyorum.

Son Söz
Destined With You önereceğim bir dizi mi? Evet, kesinlikle öneririm. Kore’nin kader algısını seviyorsanız zaten bayıla bayıla izlersiniz. Kore’nin kader algısını saçma buluyorsanız saçma bulduğunuz kısımları atlar yine bayıla bayıla izlersiniz. Evet, bu diziyi herkese bayıla bayıla izleteceğim galiba… Tabii ki herkesin zevkleri farklıdır ama hem fantastik hem de romantik dizileri seven biriyseniz Destined With You dizisini de seveceğinizi düşünüyorum. En azından bir şans verilmeli.
Onun dışında oyunculuklar da çekimler de çok iyiydi. Yan karakterleri de sevdim. Onları da izlemesi keyifliydi bence. Ve şunu da söylemek istiyorum ki Jo Bo Ah ile Rowoon’un arasındaki çekim de çok iyiydi. Aralarındaki yaş farkına takılan olmuştur mutlaka ama bence gayet iyi görünüyorlardı. Hem senaryo açısından hem de kimya açısından uyumlarını gayet iyi buldum.

Bir de anlam veremediğim bir şekilde Rowoon’un oyunculuğu çok eleştiriliyor. Bu dizideki oyunculuğunu eleştiren görmedim -gerçi çok bakmadım da- ama genel olarak Rowoon’un oyunculuğuna dair saçma bir eleştiri var. Extraordinary You’daki oyunculuğu niye eleştiriliyor mesela? Asla anlamıyorum.
Gerçekten bir oyuncudan beklentiniz ne? Samimi bir şekilde ona verilen rolü canlandırması yeterli değil mi sizin için? Sizden kastım eleştirenler tabii. Tomorrow’daki oyunculuğunu çok beğenmiştim (o diziyi bitiremedim hâlâ ama olsun, izlediğim kadarıyla gayet iyiydi), A Time Called You’daki kısacık rolü de çok başarılıydı ve Destined With You’da da gayet iyiydi. O yüzden bazı eleştirileri çok saçma ve çok abartılı buluyorum. Gerçi bazı övgüleri de abartılı buluyorum. Savunma psikolojisiyle gereğinden fazla da övülebiliyor… Ne dünyanın en iyi oyuncusu ne de dünyanın en kötü oyuncusu. Kendisini sürekli geliştiren, geldiği konumu hak etmek için çaba gösteren iyi bir oyuncu işte.
Bu yorumumu da yaptıktan sonra finalden bahsedeyim ve cümlelerimi sonlandırayım. Final bence Kore dizilerine göre yeterli bir finaldi. Tam bir son yok ama eksik bir şey de yok. En azından benim için yoktu. O yüzden finali de beğendim. Genel olarak sevdiğim ve izlenmesini önereceğim bir dizi. Destined With You’yu izleyin ve bırakın kader rüzgârı sizi en olmadık diyarlara götürsün!